Dünyanın en güçlü, en değerli ülkelerinin arkasında güçlü markaları yer almaktadır. Dünyanın önde gelen ekonomilerinde marka, insan, uzmanlık, ilişki ve diğer fikri mülkiyet hakları sürdürülen çoğu faaliyetin arsa, bina, makine gibi fiziki varlıklar oranını çoktan aşmış bulunmaktadır.
Güçlü markalar markanın göreceli ağırlığını arttırmakta böylece daha yüksek bir fiyatı hak etmekte, rakiplerine göre daha çok satılmakta ve daha güçlü bağlılık sağlamaktadır. Tüm bunlar sürdürülen faaliyetin değerine olumlu olarak yansımaktadır.
Bir organizasyon için değer oluşturma ve bu değeri koruma konusunda karar süreçleri hiç bugünkü kadar önemli ve zor olmamıştır. Ayak uydurmakta zorluk çekilen hızlı değişim –dönüşüm ortamında ve her konunun daha karmaşık olduğu bir zamanda organizasyonlar riskleri fırsata dönüştürebilmek için sadece bilançoda yazanları değil, sürdürülen faaliyetin tümünü hesaba katmak zorundadır. Fiziki olmayan varlıkların süregelen önemi ve şirket değeri içerisinde artan payı dikkate alınırsa sürdürülen faaliyetin tümünü muhasebeleştirmek organizasyonların daha isabetli kararlar almasını ve sahip oldukları tüm değeri açıklayabilmesini sağlayacaktır.
“TURKEY 100” raporu 14. yılını tamamlamıştır. Türk iş hayatına ve marka sahiplerine katkıda bulunmuş olmaktan mutluluk duymaktayız.
Türk şirketleri küresel oyuncular haline geldikçe hasılatlarının büyük bölümünü yaygın küresel para birimleri ile gerçekleştirecek böylece kur riskinden daha az etkilenecek ve marka değerlerini koruyacaklardır. Bunun için, Türk şirketlerinin “dünya markası” hedefinden şaşmamaları ve her zaman markalarını küresel ölçekte değerli hale getirmek için çaba harcamaları gerekecektir.
Muhterem İlgüner,
Ülke Direktörü, Brand Finance Turkey